Sosyal Medya ve Bilinçaltı
- Gelişim
- 5 Şub 2019
- 2 dakikada okunur
Geçenlerde genel okuyucu kitlesi 15-25 yaş aralığında ve asıl amacı insanları “eğlendirmek” olan bir sosyal paylaşım platformunda “Erkekler Yaptığında Sıkıntı Olmayan Ama Kadınlar Yaptığı Zaman Yer Yerinden Oynayan Durumlar”(!) başlıklı bir yazı ile karşılaştım. Ne ile baş başa olduğumu bilerek başladım okumaya. Maddeler arasında “sesli gülebilmek” dahi vardı. Sanki bir erkek sesli güldüğünde insanları rahatsız etmiyormuş gibi… Üstelik yazı ikinci tekil kişi olarak yazılmıştı. “Sen”li bir üslup vardı. Bunu yazan kişi kadın ve erkeğin toplum gözündeki farkını ortaya koymak isterken başka ne gibi şeylere sebep olduğunun farkında değildi fikrimce.

Bilinçaltı; Freud’un geliştirmiş olduğu psikanaliz kuramında, bilinç düzeyinin altında olan ve bilinçli olmayan ancak düşünce ve dolaylı olarak davranışlarımızı etkileyen düzey olarak tanımlanabilir. Bilinçaltı bir bilgisayar programı gibidir ve sadece verilerle ilgilenir, duyduğu bir cümleden tek bir kelime seçip onu kaydedebilir ya da o kelimenin çağrıştırdığı başka bir şeyi kaydedebilir. Duygusal değildir. Espri anlayışı yoktur, söylenen her şeyi doğru kabul eder. Tekrarlara karşı duyarlıdır ve olumlu/olumsuz duygu, düşünce ya da davranışın tekrarı durumunda onu kaydeder. Bilinçaltının yaptırım gücü o kadar fazladır ki günümüzde bilinçli olarak algılayamadığımız ve asıl hedefi bilinçaltı olan, başka bir objenin içine gömülü olan işaret ya da fikir anlamına gelen “subliminal mesaj”lara hayatımızın her alanında maruz kalıyoruz. Logolar, reklamlar, film afişleri, çizgi filmler...
Bahsettiğim yazı da özellikle kendini arayış yaşında olan insanlara hitap eden bir sitede, hiç hoş olmayan bilinçaltı yönlendirmeleriyle dolu. Bunu okuyan kız çocukları belki de daha önce hiç duymadığı bir ayrımcılıkla karşı karşıya kalıp bunu benimseyecek ya da erkek çocukları kendini kadından üstün görecektir. Bu tarz yazılar, insanları fark etmeseler bile kutuplaştırıp, kadın-erkek eşitliğinin asla olmadığını ve olmayacağını dikte etmektedir. Ne yazdığımıza, ne okuduğumuza ve en önemlisi neyi hangi farkındalıkla okuduğumuza dikkat edelim.
Editör: Eda Düzgün
Comments