Delilik İle Dâhilik Arasında Bir İlişki Vardır
- Gelişim
- 31 Eki 2018
- 1 dakikada okunur
Tarih boyunca, deha tartışmalarına genetik-çevresel faktörler damgasını vurmuştur. “Deha doğulur mu, deha olunur mu?” sorusu her daim sorulmuştur.
Aristo dönemi kadar eski zamanlarda bile, yaratıcı deha ve delilik arasında ilişki kurulmuş, her iki durumun da genetik olduğu düşünülmüştür.
1904 yılında İngiliz Psikolog Havelock Ellis tarafından yapılan testlerde iki durum arasında bir ilişki tespit edilmiştir.
70 yıl sonra, Alman Psikolog Hans Eysenck, ilk kanıtları inceler.
Vardığı sonuç, ruh hastalığının (tam olarak deliliğin) deha ile ilişkisi olduğudur.
Çok kapsamlı düşünce kapasitesi orijinal ve yaratıcı fikirlerin oluşmasını sağlayabilir.
Bu durum 165 veya üstü bir IQ ile birleştiğinde deha oluşabilir. Psikotik belirtilerle bir araya gelirse delilik oluşabilir.

Hans Eysenck, araştırmalarını akıl hastanelerinde büyük denek grupları üzerinde yapar.
“Psikotiklik” genel anlamda “delilik” sözcüğünün yerini almıştır.
Psikotiklik ölçümünde yüksek sonuç alanlar; saldırgan, ben merkezci, dürtüsel, yaratıcı, empati kuramayan ve inatçı kişilerdir.
Deha ise yaratıcılığın en üst kademesidir. Kesinlikle çok yüksek zekâ gerektirmektedir. IQ testinden 165 puan almak dâhilik olarak adlandırılır fakat yaratıcılık IQ’dan bağımsızdır.
Örnek vermek gerekirse:
Profesör Frankenstein, Mary Shelley’in romanında yarattığı canavardır ve klasik psikotik semptomlar sergiler; kayıtsızlık, hiçe saymak ve saldırganlık.
Vincent Van Gogh gibi yaratıcı dehalar, çok kapsamlı düşünce, bağımsızlık ve baş kaldırma başta olmak üzere, Eysenck’in bahsettiği psikotiklik boyutunda yer alan ayırt edici özellikleri sergiler.
Eysenck, çok kapsamlı düşünmenin yaratıcılık ve psikotikliğin çok ortak yönü olduğunu düşünüyordu.

Çok kapsamlı düşünce ile yüksek IQ bir araya geldiğinde ortaya deha çıkar.
Çok kapsamlı düşünce ile psikotik düşünce bir araya geldiğinde ise psikotik (delilik) belirtiler ortaya çıkar.
Editör: S. Cansu Dübüş
Comments