top of page

Bu haber bloğu
İstanbul Gelişim Üniversitesi
"Medya ve İletişim" öğrencileri tarafından yürütülmektedir.

MEDYA VE İLETİŞİM BÖLÜMÜ TİYATRODA

İstanbul Gelişim Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu, Medya ve İletişim Bölümü aralarında akademik kadro ve öğrencilerin de bulunduğu geniş bir katılımla tiyatro oyununa gitti.

YAZIYLA TERAPİ

  • Yazarın fotoğrafı: Gelişim
    Gelişim
  • 28 Nis 2018
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 May 2018

“Yazmasam deli olacaktım.” Sait Faik Abasıyanık


“Yazarak iyileşme ve ruhsal gelişme üzerine bir keşif yolculuğu…” diyerek cümlelerine başlıyor kitabında Uzman Klinik Psikolog Ezgi Yaz.

İnsanlar neden anlatma ihtiyacı duymuşlar?

Ezgi Yaz: İnsanlara baktığımız zaman, ilk zamanlarda duvarlara resimler yapmışlar, sonra harfleri bulmuşlar, kendilerini bir şekilde anlatma ihtiyacı duymuşlar. Bir bebek bile ağlayarak annesine karnının acıktığını anlatmış. İnsanın gelişim sürecinde de bunu görebiliyoruz. Yazma ihtiyacı ruhsal, her şeyin ötesinde varoluşsal bir ihtiyaç. Bu ihtiyacın giderilmemesi ise bir takım sıkıntılara sebep oluyor insanda. Yazmak; iletişim kurma, anlama, anlaşılma, anlamlandırma, yalnızlığını giderme, rahatlama, içindekileri dışarı vurma ve sanat eseri ortaya koyma ihtiyacı olarak ortaya çıkmış.

Ruh sağlığı ve beden sağlığı aslında bir bütünlük teşkil ediyor değil mi?

Ezgi Yaz: İnsan ruh ve bedenden oluşan bir varlık. Beden ve ruh kısmı aslında birbiriyle ilişkili, birbirini etkiliyor. Bedensel bağışıklık sistemimizin yanı sıra bizim aslında sıklıkla es geçtiğimiz ruhsal bir bağışıklık sistemimiz var. Ruhsal bağışıklık sistemi, insanın ruhen baş etme mekanizmaları zayıfladığı zaman zarar görüyor. Bu durum insanın bedensel olarak da hastalıklara yakalanma riskini artırıyor. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda da bu durumu somut bir şekilde görebiliyoruz. Pek çok hastalığın temelinde yatan sorunun psikolojik kökenli olduğu zaten ortaya çıkıyor. Özellikle kanser, mide, bağırsak ve solunum yollarıyla ilgili olan hastalıklar… Ruhsal üzüntüler, bedensel bağışıklık sisteminde tahribat yaratıp hastalıklara davetiye çıkarıyor. Hastalıklardan kurtulma sürecinde de psikoloji çok önemli bir yere sahip. Yazdıkça kendimizle iletişim kurmuş oluyoruz. Duygusal yükümüzü aktarırken, neler hissediyoruz gibi sorular da aslında sezgisel olarak içimizde cevaplarını buluyor. İnsan biyolojik, sosyal, psikolojik ve sezgisel bir varlıktır. Bunun sosyal bir boyutu da var: bireysel değil, insan neden toplumlarda yaşıyor değil mi?

Bu kitabı yazmaya nasıl ve neden karar verdiniz?

Ezgi Yaz: “Neden yazma ihtiyacı, ben neden yazıyorum?” sorusu hemen ardını “Neden yazmış bu insanlar?” olarak devam ettirdi. Bu süreçte notlar aldım. Yazarlar aslında hayatlarının belirli kritik dönemlerinde yazmışlar ve bu şekilde mutlu olma, rahatlama yolunu seçmişler. Eğitim hayatım boyunca bu soru işaretleri güçlenerek artmaya devam etti. Yüksek lisansa başladığımda artık içimde tez konum oluşmuştu benim: “İnsanların yazma ihtiyacı.” Edebiyat ve psikoloji arasında analizler yapmaya başladım derken, iki yüksek lisansımı da bu konularda yaptım. Yazıyla terapi, bilimsel anlamda Türkiye’de yoktu ve yazma amacım da o oldu. Uzun yıllarda da Türkiye’de bunun bilim kürsüsünü açma yolunda bir hayalim var.

“Yazıyla Terapi”, hastalıkların tedavisinin yanı sıra hastalıkları önleyici bir etkiye de sahip. Pozitif yaşam tarzını benimseyen insanların kanser hastalığına yakalanma riskinin diğerlerine oranla daha az olması gibi…

Ezgi Yaz: Kesinlikle… Çünkü ruhun bakımını her zaman yapmış oluyoruz bu şekilde. İnsan yazdıkça kendisiyle baş başa kalıyor. Önce kendisiyle zaman geçiriyor ve ruhun ihtiyaçlarını gidermiş oluyor. Ruh sistemindeki sarsılmaları dengede tutuyor. Bu denge de zaten insanı daha dayanıklı hale getiriyor ve hastalıklara yakalanma riskini de azaltıyor.

Yazmanın insan doğasındaki yerini nasıl özetlerdiniz?

Ezgi Yaz: İnsanlar taş tabletlere yazmışlar. İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin Eski Şark Eserleri kısmında 2461 numaralı, çivi yazılı bir tablet bulunmaktadır. Bu tablet Sümerlere ait, dünyanın bilinen en eski aşk şiiridir... Bundan daha ötesi yok.


Editör: Emine Yüksel Türkmen


Comments


© 2023 by Name of Site. Proudly created with Wix.com

bottom of page